Sinema sektörünün çok sevdiği yapay zekanın kontrolündeki distopik bir dünyanın henüz ufuk çizgisinde bile görünmüyor ve yapay zekanın gücüne olabildiğince hızlı ihtiyacımız var.

Dünyanın en tanınmış bankalarından birisinin yönetim kurulu odasında gergin bir hava hakimdi. Regülatörlerine yıldırım düşmüş bir trafonun anlık voltaj yükselmeleri gibi dengesiz bakışlar ile sürekli masa etrafındakileri tarayan kurul başkanı nihayet elindeki dosyaya bakışlarını sabitledi. En yakınında oturan bölge yöneticisi birazdan dosyanın alev alacağına yemin edebilirdi ama başkan derin bir nefes alıp; “Bunun olabileceğini hiç birimizin görmemiş olması bir mazeret değil” dediğinde nispeten gerginliğin düşüş eğrisi çizmeye başladığını görerek rahatladı ama son yarım saattir kıstığı nefesini vermek için hala erken olduğunu düşündü.

Yönetim kurulu başkanı; “Üzücü olan bu krizin bize vereceği zarar değil, içlerinden sizlerden bazılarının da yer aldığı ve güvendiğimiz pek çok kişiyi bir yazılım ile değiştirecek olmamız!” diyerek odayı terk etti.

Yukarıda okuduğunuz belirli bir gerçek hikayeden yola çıkarak kaleme alınmadı. Ancak geçtiğimiz aylarda Wells Fargo’da yaşanan bir dizi olay buna benzer bir sonuç doğurmuş ise hiç şaşırmam. 265 bin çalışanı bulunan ABD’nin bu büyük bankası 5.300 çalışanı ile yollarını ayırdı zira bu çalışanlar bankada sahte hesaplar açmışlardı. Amaç büyük ihtimalle bu sahte hesaplar üzerinden prim kazanmaktı.

FinTech dünyasının en önemli liderlerinden birisi Chris Skinner bu konu ile alakalı olarak The Banker dergisi için kaleme aldığı yazısında Wells Fargo olayında; çalışanları, müşterilere tavsiyeler veren kişiler olmaya teşvik etmek yerine daha fazla satış yapan çalışanlara dönüştüren kar odaklı kurum kültürünün etkili olduğuna dikkat çekiyor ve geçmiş yıllarda Lloyds, UBS ve Societe Generale’de de kar odaklı kurum kültürü nedeniyle benzer olaylar yaşandığına dikkat çekiyor.

Bu olaylar farklı zaman ve mekanlarda ve farklı sektörlerde yaşandığına göre ortak bir sorunumuz var demektir. Daha ahlaklı çalışanlara sahip değilsek ve kurum kültüründeki satış odaklı baskı devam edecekse bu sorunların nasıl üstesinden geleceğiz?

Elbette cevap yine teknolojide gizli; insan olmayan bir zekaya bazı işleri devredeceğiz. Burada bahsettiğimiz zeka sinema sektörünün çok distopik bir dünyayı kontrol eden bir yapay zeka değil. Üstelik bu yapay zeka uygulamaları şu anda aktif olarak pek çok alanda kullanılıyor.

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen IBM BusinessConnect Konferansının ana konusu “Cognetive Çözümlerdi”. Cognetive Türkçe karşılığı ile bilişsel anlamına geliyor. Yani veriye dayalı dijital analiz şeklinde özetleyebiliriz. IBM’in uzun yıllardır geliştirdiği Watson tam olarak böyle bir ürün. Kredi risk analizinden, kanser araştırmalarında teşhis koymaya kadar pek çok alanda kullanılıyor.

IBM’in Watson ürününü farklı kılan sabit girdiler ile önceden belirlenmiş çıktılar üretmeyecek bir yapıya sahip olması. Watson girdileri analiz ederek ilişkileri ve sonuçları değerlendirip anlamlandırabiliyor ve bunlardan yola çıkarak yeni girdilerin oluşturacağı çıktıları yorumlayabiliyor. Çok gelişmiş bir makine öğrenmesi ve yapay sinir ağları çözümü olarak insanın doğasındaki öğrenme sürecini taklit ediyor.

İşletmeler güvenlik ve kârlılık için çalışanlarını Watson gibi çözümler ile değiştirmeye başladığında (ki bu süreç çoktan başladı) ne olacak?

Elbette sorulması gereken bir diğer soru; Yasal düzenlemeler ve denetimler bankacılık ve finans gibi çok sıkı denetlenen bir sektörde bu gelişmelere ne kadar izin verecek?

Cevaplanması gereken çok fazla soru var ve dünyanın gelişmiş ülkeleri bu soruların cevabını arıyor. Bu gün gelişmekte olan lider bir ülke olarak bu soruların cevabını bulabilecek kurumlara da sahibiz. Ancak ortak aklın müşterek noktada buluşması için musibetlerden ders çıkartmak değil öncü riskler alma cesaretini göstermeliyiz.

Peki, dünya bu dönüşümü yaşadığında bizler ne yapacağız?

İnsanoğlunun pratik düşünme ve tecrübesi ile yarışabilecek yapay zeka çözümleri henüz yok. Bu alanlardaki hataların geri dönüşü mümkün olmayabilir. Dolayısı ile bu çözümlerin de yönetilmesi gerektiğini hiçbir zaman aklımızdan çıkartmamalıyız. Ayrıca bu sistemlerin geliştirilebilmesi için de bu tecrübe deneyime duyulan ihtiyaç devam ediyor. Haliyle belki iş yükünü farklı çözümlere devrettiğimiz alanlar çalışanların da hayatını daha kolaylaştırarak daha verimli işlere odaklanmasını sağlayacak. Tarih bu konu ile alakalı pek çok örnek ile dolu. Endüstriyel devirlerin hepsi daha verimli bir insanlığın kapılarını açtı. Bunun şeklini şimdiden tahmin etmek güç ancak kesin olan insanoğlunun daha verimli ve keyifli iş yapacağı bir dönemin de ayak sesleri olarak yapay zekanın gelişimine şahit oluyoruz.

Bu keyifli değişimi hep birlikte seyrederken aynı zamanda hem üreticisi hem de kullanıcısı olacağız.

Bu yazının kaleme alınmasında değerli katkılarından ötürü Bankalararası Kart Merkezi İş Geliştirme müdürü Okan Yıldız’a teşekkürlerimizi sunuyoruz.