Finans merkezi şehirler zamanla değişiyor. Avrupa’nın payı düşerken Çin ve ABD yükseliyor. Chris Skinner, yeni makalesinde son 10 yıldaki değişimi gözler önüne sererken soruyor: “Global ekonomi merkezi olmayan bir yapıya dönüşürken, finans merkezlerine gerçekten ihtiyaç duyulacak mı?”
Ülkelerin, global ekonomideki konumlarını güçlendirmek için belirledikleri şehirleri birer finans merkezi olarak tanımlaması normal bir durum. Ancak bu şapkayı takan şehirlerin unvanlarını korumasından söz edildiğinde sürdürülebilir bir yapıdan söz etmek mümkün değil. Daha önce de çeşitli yorumlarına yer verdiğimiz, finans konusunda dünyanın önde gelen isimlerinden Chris Skinner bu değişime dair görüşlerini paylaşırken soruyor: Bir finans merkezine kimler ihtiyaç duyar?
10 yıl kadar önce, Mart 2007’de Z/Yen Group tarafından hazırlanan “Global Financial Centres Index – GFCI” verileriyle Thefinanser.com’daki makalesine başlayan Skinner, o tarihte dünyanın zirvesinde Londra’nın olduğu bilgisini verirken, New York, Hong Kong, Singapur, Zürih, Frankfurt, Sidney, Chicago, Tokyo ve Cenevre’nin ilk 10’u oluşturduğunu belirtiyor.
O dönemki listede ne Dubai’nin ne de Çin’den bir şehrin olmadığına dikkat çeken Skinner (Hong Kong’un o dönem bağımsız yapısını da belirterek), Eylül 2016’daki listeyi aktarıyor. Londra ve New York’un ilk ikideki yerini koruduğunu kaydeden Skinner’ın paylaştığı listedeki diğer şehirler ise sırasıyla Singapur, Hong Kong, Tokyo, San Fransisco, Boston, Chicago, Zürih ve Washington.
Güncel listede Frankfurt’un ancak 19. sırada kendine yer bulabildiğine dikkat çeken Chris Skinner, Dubai’nin 18., Şangay’ın ise 16. sırada olduğunu ekliyor. Güncel listede ilk 10’daki 5 şehrin ABD sınırları içinde olduğuna vurgu yapan Skinner, mobil ödeme, Bitcoin gibi etkenler ile Çin ve Hindistan’ın global ekonomideki payının artmasının önemli olduğunu belirtiyor.
Mobil ödeme ve dijital para birimleri sıralamayı değiştirecek
iResearch Global’in araştırmasına atıfta bulunan Skinner, bu rapora göre Çin’deki mobil ödeme işlemleri kaynaklı ekonomik büyüklüğün 2015’te 10 trilyon yuan (1.45 trilyon dolar) olduğunu, 2017 sonu beklentilerinin ise iki kattan fazla bir artışla 22 trilyon yuan’a, yani 3.20 trilyon dolara yükseleceğine dikkat çekiyor.
Yeni dünyada finans merkezlerine ihtiyaç kalmayacak
Chris Skinner, kendi beklentisinin 10 – 20 yıl sonra finans dünyasının artık finans merkezlerinden yürütülmeyeceğini öngördüğünü açıklamış. Küresel ticaretin dijital ortamda açık platformlara dayalı bir hale geleceğini söyleyen Skinner’ın şu yorumu dikkat çekici:
“Aptalca gelebilir ama bir Warren Buffet olmak için Omaha’daki Berkshire Hathaway ofisinde bulunmam şart değil, bunu Everest Dağı’nın zirvesindeyken de başarabilirim…”
Finansın gidilen bir yer değil, yapılan bir şey olduğunu kaydeden Skinner, gelişen teknoloji ve değişen ekonomik çözümler nedeniyle küresel ekonominin merkezi olmayan bir yapıya sahip olacağını öngörüyor. Farklı bir ifade ile merkezileşen şey fiziksel mekanlar değil, küresel finansı yönetmek için geliştirilecek stratejiler olacak.
Peki ülkelerin bu çabasının sebebi ne?
Bugünkü tabloya baktığımızda küresel ekonomideki hareketliliğin belirli merkezlerde yoğunlaştığını söylemek mümkün. Bu nedenle, aralarında Türkiye’nin de olduğu pek çok ülke finans merkezleri oluşturma ve bu şehri global oyuncular arasına ekleme gayretinde. İstanbul için yapılan çalışmalar ekonominin gündeminde uzun süredir yer alıyor. Skinner’ın makalesinden hareketle finans merkezini fiziksel bir mekan olarak değil bir yönetim anlayışı ile yeniden ele alan stratejiler geliştirmek gerek.
* Chris Skinner’ın FinTech İstanbul’da aktardığımız diğer yazılarına ulaşmak için tıklayın.