Avrupa Birliği’nde PSD2 düzenlemesi ile birlikte bankaların ödeme hizmetleri için API servisleri sunmaları mecburi kılınırken Türkiye’de henüz bu yönde bir adım yok. Bu ihtiyacı gerekli kılan nedenler ise ülke sınırlarının dışına uzanıyor.
Türkiye’de gerek birey gerekse kurumlar açısından birlikte çalışılan banka hesaplarının sayısı kesinlikle birden fazla. Özellikle pek çok farklı bankalar ile çalışan işletmelerin sürekli olarak farklı bankalardaki, üstelik farklı şubelerde ve birden fazla hesaplarını yönetmeleri pek kolay olmuyor.
Uzun yıllardır endüstrinin talep ettiği en önemli araçlardan birisi tüm farklı banka, şube ve hesaplarına ait verileri tek bir merkezden kontrol edebilmek. Ancak bunu mümkün kılabilecek teknolojik altyapı bankaların kendi API (Application Programming Interface – Uygulama Geliştirme Arayüzü) servislerini açması ile mümkün. Banka müşterileri, bu servisler üzerinden doğrudan veya çözüm sunan üçüncü parti uygulamalar ile kendi verilerine ulaşarak kolaylıkla katma değerli uygulama ve servislerden faydalanabilirler.
Bu tarz bir altyapının tüketicilere ve elbette FinTech ekosistemindeki yeni girişimlere ve fikirlere sunacağa pek çok fırsat bulunuyor. Örneğin 8 farklı bankadaki 20’den fazla hesabınız için her bir bankanın web sistemine ayrı ayrı girmek ve verileri almak yerine bunu tek bir ekran üstünden yönetebilirsiniz.
Bir tüketici bu verilere ulaşabilen mobil bir uygulama ile tüm kredi kartlarındaki harcama tipleri, harcama tutarları ve borçlarını konsolide şekilde görebilir ve hatta bu uygulama tüketiciye hedeflediği satın almalar için tavsiyelerde bulunabilir.
Yukarıdaki “basit” senaryolar birer hayal değil. Ancak bankaların kendi API servislerine sahip olmamaları bu yolun önündeki en büyük engel.
Bankalar kendi inisiyatifleri ile API’lerini kullanıma açsalar bile her bankanın farklı API standartları ve izin seviyeleri ile hesap yönetim konsolidasyonunun sağlanması işletmeler veya çözüm sağlayan yazılım şirketleri için yine de oldukça yoğun bir çaba gerektirecektir.
Oysa yukarda “basit” olarak ifade ettiğimiz teknolojiler bu gün Avrupa’daki çeşitli girişimlerin rahatlıkla sunduğu teknolojiler olarak karşımıza çıkıyor ve bu girişimler hızla ölçeklenerek birer Unicorn (milyar dolar değerlemeli girişim) olma yolunda hızla ilerliyor.
Avrupa Birliğinde bu sene yürürlüğe giren PSD2 düzenlemesi ile banka ve finans kurumlarının belirli bir standart çerçevesinde API hizmetlerini devreye sokması mecburi hale geliyor. Ancak bu konu ile alakalı Türkiye’de henüz resmi makamların attığı adımlara dair bir açıklama yapılmış değil. Durum böyle olunca yerli yazılım şirketleri de kendi çözümlerini geliştiriyorlar; bu çözümlerde birisi INNOVA tarafından müşterilerine sunulan PayFlex Platformundaki Bank Interface Gateway (BIG) çözümü.
PayFlex BIG en basit ifadesi ile birden fazla bankadaki farklı hesaplarınıza ulaşarak bunları tek bir arayüzden yönetmenizi sağlıyor. Üstelik bunu yaparken kendi API’sini üzerinden bu verilerin diğer muhasebe, ERP, CRM gibi uygulamalara entegre hale getirilmesini mümkün kılıyor.
7/24 kesintisiz çalışan sistem, 256 Bit SSL ve HSM ile güvenlik seviyesi sunuyor ve yapılan bankacılık işlemlerine ait para transferlerinde alıcılara yönelik hızlı kayıt işlemleri ile süreçlerin daha hızlı işletilmesini sağlayacak çeşitli avantajlar sunuyor.
Şu anda 12 banka için entegrasyon imkanı sağlayan PayFlex BIG’in en büyük avantajı ise eğitim gerektirmeyecek şekilde tasarlanmış kolay kullanıcı ekranları.
Ancak bankaların PSD2 gibi bir standardı olmadığı için PayFlex BIG uygulaması temel olarak kullanıcısının online bankacılık erişim bilgileri ile bankaların web arayüzlerine giriyor ve buradaki verileri çekerek kendi üzerinde birleştiriyor. Bu yaklaşım INNOVA’nın sistem için sürekli bir mühendislik ekibini aktif görevlendirmesini ve bankaların kendi web arayüzlerinde herhangi bir değişiklik yapması durumunda gerekli düzeltmeleri derhal gerçekleştirmesini mecburi kılıyor.
INNOVA PayFlex BIG ile sektördeki büyük bir ihtiyaca cevap vermek için çaba harcıyor ancak bu yaklaşım Türkiye’deki bankacılık sisteminde PSD2 düzenlemelerine duyulan ihtiyacı bir kez daha gözler önüne seriyor.
Türkiye’nin FinTech alanında sıçrama yapabilmesi için PSD2 veya benzeri düzenlemeler ilgili kurumlardan en hızlı şekilde tartışmaya açılır ve benzer bir süratle yürürlüğe konulması gerekiyor. Aksi takdirde Avrupa Birliği’nden gelecek birkaç yıl içinde doğacak katma değer sunan FinTech girişimlerine karşı Türkiye’deki FinTech girişimlerinin geri kalması kaçınılmaz olarak katlanmamız gereken bir bedel olacak.
Türkiye’nin özellikle ödeme sistemleri alanında dünyadaki teknolojik liderliği göz önüne alınırsa şu anda bu tarz bir yasal düzenleme için kaybettiği her dakika dünyanın çevresinde maraton koşan atletimizin biraz daha güç kaybetmesine neden oluyor.
Adını ve nitelikleri hızlıca tartışılabilir ancak kesin olan bir şey varsa maraton koşan ödeme teknolojileri atletimize acilen PSD2 grubu kan bulmamız lazım.
Aşağıdaki içeriklerimizi de mutlaka okumalısınız