Hazırladığı raporlarla pek çok sektörün dünyadaki gelişimine yön veren kurumlardan biri olan Dünya Ekonomik Forumu, bu kez mobil ödeme, dijital bankacılık, kitlesel fonlama gibi alt başlıkların olduğu son derece kapsamlı bir rapor yayınladı.

FinTech artık sektörün su götürmez bir gerçeği. Gerçekleştirdiği hızlı dönüşüm ise beraberinde “disrupted” olarak adlandırılan yıkıcı etkileri de beraberinde getiriyor. Ancak bu yıkıcılığı bir hortum misali ortalığı darmadağın eden değil, sağlam temellere sahip bir dijital dönüşüm olarak değerlendirmek gerekiyor.

Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) bu kapsamda hazırladığı yaklaşık 200 sayfalık “Beyond Fintech: A Pragmatic Assesment of Disruptive Potential in Financial Services” başlıklı raporu bir yönetici özeti tadında sizlere sunmaya çalışacağız.

Hazırlıklarına 2014 yılında başlanan raporun tamamlanma aşamasına kadar geçen sürede aralarında finans sektörü yöneticileri, teknoloji toplulukları, akademisyenler ve kamu sektörü yetkililerinin de olduğu kişi ve gruplarla 150’den fazla görüşme gerçekleştirilmiş. Davos’un da olduğu İsviçre dışında İngiltere, ABD, Çin ve Kanada’da düzenlenen 10 uluslararası nitelikteki atölye ve etkinlikten elde edilen bilgiler Deloitte’un ABD ofisinin desteğiyle şekillendirilmiş ve rapor sonuçlandırılmış. Peki rapor yaşanan dönüşümü nasıl değerlendiriyor?

ÖDEME SİSTEMLERİ

Raporda ödeme sistemlerine dair yapılan ilk vurgu coğrafi olarak sınırlı bir bölgede yaygınlaşmaması olarak belirtiliyor. Tüketicilerin nakit kullanımından giderek uzaklaştığına değinilen raporda, satın alma işlemlerinin çevrimiçi ve mobil kanallara kaydığına dikkat çekiliyor. Bununla birlikte bu alanda oluşan rekabetin hizmet sağlayıcı kurumlara bir kârlılık baskısı yarattığı kaydedilirken regülasyonların kimi zaman zorlayıcı olabileceğinden de bahsediliyor.

Mobil ödeme çözümlerinin henüz kart tabanlı sistemlerle sunulanın yeterince ötesine geçemediğinin altı çizilen raporda, bununla birlikte alternatif para birimleri gibi geleneksel olmayan ödeme araçlarının yaygınlaşmasına devam ettiği belirtiliyor.

Çevrimiçi alışverişin hızlı bir büyüme gerçekleştirdiği kaydedilirken bu durumun nakitsiz bir dünyaya geçişte önemli bir rol oynayacağı öngörülüyor. Gelişmekte olan ekonomilerde cep telefonu kullanımının yaygın olmasının, geleneksel finansal çözümlerin yaygınlaşmadığı yerlerde mobil ödeme çözümlerini öne çıkaracağı ise yine ödeme dünyasındaki değişimi özetleyen bir başka madde olarak raporda kendine yer buluyor.

Ödeme dünyasının karşısında neler var?

Dünya Ekonomik Forumu’nun raporunda ödemeler başlığı altında değinilen bir başka konu ise mevzuat ve alışkanlıklar. Avrupa, Kanada ve Avustralya’nın da aralarında bulunduğu pek çok ülkenin işlem ücretlerini sınırlayan politikalar uygulamasının kârlılığı düşürdüğüne değinilirken, Avrupa’nın bu alanda uyguladığı “EU Interchange Fee Regulation (IFR)” mevzuatına dikkat çekiliyor.

Bununla birlikte “revolver” olarak adlandırılan ve kredi kartını alışverişten çok nakit ihtiyacı için kullanan kesimin varlığına vurgu yapılıyor. Kurumların kartlardan elde ettiği gelirde bu kesimin önemli bir kaynak olduğuna değinilirken, aynı müşterileri hedefleyen ve daha cazip faiz oranıyla hizmet veren alternatif işletmelerin de rekabeti zorlaştırdığına dikkat çekiliyor.

FinTech şirketlerinin geleneksel yöntemlerle hizmet veren kurumları etkilediği bir diğer alan olarak ise bazı gelişmiş girişimlerin hem perakende hem de B2B alanlarına girerek finansal kurumların döviz ticaretinden elde ettiği geliri azaltması olarak belirtiliyor.

SİGORTA

İçinde bulunduğumuz 10 yıllık dönemin ilk yarısının sigortacılığın geleceğini çarpıcı biçimde değiştirecek potansiyele sahip pek çok yenilikçi şirketin girişine işaret ettiğine değinilen raporda, bu durumun şimdiden pek çok alanda dönüşüme yol açtığı belirtiliyor.

Buna göre sigorta sektörünün değer zincirindeki gelişen modüler yapı, yeni oyunculara pazara daha rahat girme olanağı tanıyor ve rekabeti zorluyor. Bununla birlikte müşterilerin yaşam tarzlarındaki değişiklikler de sigorta yapılan nesneye özel yeni ürünlerin girişine neden oluyor. Benzer bir yaşam tarzı değişikliği hayat sigortasında da görülmekte ve yeni ürün stratejilerine ihtiyaç duyulmasına neden oluyor. Geleneksel ürünlerde marjların daraldığına dikkat çekilen raporda kârlılığı korumak adına kritik yeni adımlar atılması öngörülüyor.

Sigortada henüz dönüşümün gerçekleşmediği bir alan ise mevcut. Özellikle nesnelerin interneti ve akıllanan otomobil ve evler için sunulan seçenekler müşterileri henüz tatmin etmemişe benziyor.

Sigortada satın alma modelleri değişiyor

FinTech’in bir alt dalı olarak konumlandırılan InsurTech çözümleri rapora göre satın alma modellerini değiştirmeye başlamış durumda. Müşterilerin çevrimiçi ve mobil gibi farklı kanalları daha çok tercih ettiğine değinilirken, yeni alınan bir ürünle doğrudan bağlantılı mikro sigorta seçeneklerinin yaygınlaştığı kaydediliyor.

WEF’in raporunda dönüşüme kanıt olarak gösterilen bir başka husus ise sigorta sözleşmelerindeki sorumluluk maddelerinin değişmesi. Airbnb gibi konaklama veya Uber gibi seyahat çözümlerinin yer aldığı paylaşım ekonomisinin bu durumu tetiklediğinden bahsedilen raporda, yakın gelecekte hayatımıza hızlı bir giriş yapması beklenen otonom sürüşe sahip araçlarda aracı kiralayan kişinin nelerden sorumlu olacağı gibi konuların yeni ürün tasarımlarını şimdiden şekillendirdiğinin altı çiziliyor. Farklı bir uzmanlık gerektiren bu tip durumların, yerleşik sigorta ve reasürans şirketlerini sektör dışı partner bulma arayışına ittiği vurgulanıyor. Rapor bu konuda Tesla’nın “Ömür Boyu Sigorta” hizmetin örnek vaka olarak paylaşıyor. Tesla, 2017 yılı başlarında aracı alan kişilere ömür boyu sigorta ve bakım hizmeti vermeyi planladığını açıklamış, bunu araç ilk sahibinde kaldığı müddetçe devam edecek cümlesiyle paylaşmıştı. Ek bilgi olarak Tesla’nın CEO’su Elon Musk’ın gelen yorumlar üzerine bunun sigorta şirketlerini devre dışı bırakmak anlamına gelmediğini, sektörden kendilerine gelecek teklifi değerlendireceğini, aracın riskine uygun bir teklif gelmediği takdirde şirket olarak giderleri üstleneceklerini açıkladığını ekleyelim.

DİJİTAL BANKACILIK

Ülkemizde de örneklerini görmeye başladığımız dijital bankalar Dünya Ekonomik Forumu’nun raporunda yer bulan bir diğer ana başlık. Geleneksel bankaların sunduğu bankacılık deneyiminin günümüz müşterisinin beklentilerini karşılamakta yetersiz kalabildiğine değinilen raporda, FinTech şirketleri ile büyük teknoloji şirketlerinin yeni standartları belirlediğine dikkat çekiliyor. Bunda bankaların sahip olduğu eski altyapının rolü olduğu belirtilirken, sektör oyuncularının çekirdek bankacılık sistemlerini bulut ortamına taşımaya başladığının altı çiziliyor.

Buna karşın geleneksel bankaların gücünü korumaya devam ettiği kaydedilen raporda, sadece mobil kanaldan hizmet verenler gibi dijital bankaların tüm çabasına rağmen çok az sayıda müşterinin mevcut mevduat hesaplarını terk ettiğine dikkat çekiliyor.

Geleneksel bankaların dağıtım modelleri risk altında mı?

Dünya Ekonomik Forumu analistleri rapordaki yorumlarında platform temelli hizmet veren yenilikçi kurumların, geleneksel bankaların müşterilerine ulaşma yollarını etkilediği ifade ediyor.

API kullanımının, bankaların üçüncü taraflarla entegrasyonunu kolaylaştıran bir yapı sunduğu belirtilen raporda, Avrupa’da devreye alınacak PSD2 gibi standartların bankaların müşterilerinin verileri üzerindeki kontrolünü etkileyeceğinin altı çiziliyor.

Dijital bankaların getirdiği rekabet nedeniyle bankacılık sektöründe kâr marjlarının daraldığı ifade edilirken, bu durumun bankaları dağıtım kanallarına odaklanmaya ve faaliyet gösterdikleri alanda uzmanlaşmış ürün ve hizmet sağlayıcılarla işbirliği yapmaya yönelttiği kaydediliyor.

Akıllı telefonlar ile diğer internet bağlantılı cihazların benimsenmesinin dijital kanalları kullanımı tetiklediğine yer verilen raporda, müşterilerin dijital kanallara daha fazla güvendiğinin de altı çiziliyor.

Rapor, dijital bankacılığın gelişimindeki bir diğer faktör olarak ise Uber, Starbucks gibi yaygın kullanılan mobil uygulamalara alışkın tüketiciler olarak aktarıyor. Tüketiciler, buna bağlı olarak farklı amaçlar için kullandıkları mobil uygulamalardaki deneyimi bankalardan talep ediyor ve temassız ödeme, düşük ücretli ya da tamamen ücretsiz hizmet almak istiyor.

Dijital bankaların aşması gereken eşik

Dünya Ekonomik Forumu analistleri, dijital bankaların sayısı hızla artmakla birlikte henüz kâr marjı yüksek hizmet tiplerinde ve yüksek gelire sahip müşterileri kendilerine çekmede etkili olamadıklarına dikkat çekiyor. Bu durum, dijital bankaların toplumun yalnızca bir kesimine ulaşabildiğini gösteriyor.

Geleneksel bankalar bu noktada müşteriyle birebir etkileşim ve çeşitli hizmet tiplerinde kişiye özel müşteri temsilcisi gibi uygulamalarla bu alandaki güçlerini muhafaza etmeyi sürdürüyor. Bu müşteriler bir dijital bankayı kullanmaya başlasa da bu yeni hesabını bir nevi ikincil hesap olarak tercih ediyor ve bu da mevduatların dağılımını doğrudan etkiliyor.

Dijital bankaların karşısındaki bir başka engel ise düzenlemeler. Raporda bu durum, yeni müşteri girişine yönelik engeller bulunmamakla birlikte düzenlemeler nedeniyle bazı dijital bankaların zorlanması olarak ifade ediliyor. Geleneksel bankalar daha fazla müşterinin dijital bankayı tercih etmesi durumunda müşteri temsilcileri ile bu kişilere yeni teklifler sunuyor ya da kendi çevrimiçi bankacılık hizmetlerini kullandırmaya yönlendiriyor.

Dijital bankalar belirsizliklerin ortadan kalkmasıyla güçlenecek

Raporda önemli bir yer tutan dijital bankaların nasıl basamak atlayacağı içinse bazı belirsizliklerin ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çekiliyor. Beş alt başlıkta listelenen bu konular şöyle sıralanıyor:

  • PSD2, Avrupa’da sektörü değiştirme konusunda etkili olacak mı?
  • Siber güvenlik riskleri yeni açık bankacılık modelinin gelişimine sekte vuracak mı?
  • Birer finans kurumuna dönüşen büyük teknoloji şirketleri hangi iş modellerini uygulayacak?
  • Geleneksel, yerleşik bankalar rekabet avantajlarını dijital dünyaya nasıl aktaracak?
  • Bankalar, uzun vadeli dijital stratejilerini belirlemek için kimleri ortak olarak seçecek?

KREDİ/BORÇ VERME

Sektörde genel kabul gören karşılığıyla “Lending”, Dünya Ekonomik Forumu’nun raporundaki bir diğer ana başlık olarak kendine yer buluyor. İçinde bulunduğumuz 10 yıllık dönemin ilk yarısında borç/kredi verme teknikleri ile bunu veren kurumlar noktasında mevcut güç merkezini değiştirme tehdidinde bulunan yeni girişimlerle karşılaşıldığı belirtilen raporda, LendingClub ve CreditEase gibi kurumların yöntemleri örnek olarak paylaşılıyor.

FinTech ile devreye giren yeni kredi verme teknikleri ile müşteriye özel prim ve faiz gibi enstrümanlar, bu alanın geleneksel bankaların pazarda gerilediği bir alan olmasına neden oluyor. Bireyler ile küçük çaplı KOBİ’lerin çoktan dahil olduğu bu alan, hızlı karar alımı ve borç alma kolaylığı gibi etmenlerle pastadan pay kapıyor. Bununla birlikte modelin sürdürülebilirliği ile ilgili soru işaretleri de yok değil. Raporda bu konu finansman/fonlama ekonomisinin yol açtığı maliyet dezavantajı olarak tanımlanıyor.

Bununla birlikte bankalar ile lending kurumlarının işbirliği yaptığı örnekler de yok değil. Raporda bu, JP Morgan’ın yaklaşık 4 milyon küçük işletme müşterisine yönelik kredi kullanımını iyileştirmek için OnDeck ile kurduğu ortaklıkla aktarılıyor.

YATIRIM YÖNETİMİ

Raporda “Yatırım Yönetimi” başlığıyla verilen ama daha çok yatırım danışmanlığını temsil eden bölüm ise FinTech’in sektörün geleneksel oyuncuları karşısındaki konumunu özetliyor. Robo-danışmanlar, büyük veri temelli analiz teknikleri geliştirenler gibi yenilikçi şirketler bu alanda kendine yer buluyor.

Elbette bu yenilikçi ürünleri tercih edenler arasında bir nevi kuşak çatışması da yaşanıyor. Raporda bu durum, genç çalışanların özellikle artık emeklilik çağına gelmiş baby boomer kuşağına oranla daha fazla risk alması ve daha garantili yatırım alternatiflerini değerlendirmesi olarak tanımlanıyor. Genç kuşağın kendi içindeki farklılıklar ise kişiye özel yatırım danışmanlığı konseptinin daha fazla otomasyona ihtiyaç duyması yani robo-danışmanlardan faydalanması olarak karşımıza çıkıyor.

Dünya Ekonomik Forumu analistleri, bu talebin finans kurumlarının robo-danışman kullanmasını zorlayıcı bir etken olduğunu ifade ediyor. Analistler, geçmişte yaşanan çeşitli yanlış yatırım ve ciddi kayıpların da robo-danışmanların beklenilenden de hızlı gelişmesine neden olduğunu kaydediyor.

Robo-danışmanlar, tıpkı kredi/borç verme servislerinde olduğu gibi geleneksel bankaların yeni FinTech girişimleriyle rekabet etmesi gereken bir alan olarak tanımlanıyor. Raporda kendine yer bulan Charles Schwab örneği, kurumun sunduğu robo-danışman servisinin rekabet için yaptıklarına değiniyor. Buna göre Charles Schwab, robo-danışman hizmetiyle belirli bir tutarın üzerinde yatırım yapan müşterilerine 7/24 uzmanlara erişim desteği verme ve EFT dışında hiçbir ücret talep etmeme gibi yöntemler uyguluyor.

Yapay zeka rol çalmaya başladı

Raporun ilgili bölümünde dikkat çeken bir başka husus ise yapay zeka. Otomasyon temelli uygulamalar ve yapay zeka destekli çözümlerin her geçen gün daha yetkin hale geldiğine değinilirken, bunun insan kaynaklı karmaşık süreçleri sadeleştirme ve aynı zamanda mükemmelleştirmeye doğru bir adım olduğu ifade ediliyor. Analistler, yakın gelecekte daha fazla yatırım enstrümanının yapay zeka ile kullanılmaya başlayacağının altını çiziyor.

Yine rapordaki verilere göre robo-danışmanlar şimdiden ciddi miktarda yatırımı yönlendirmeye başlamış durumda. Bu konuda Vanguard Personal Advisor 47 milyar dolar ile ilk sırada yer alırken onu Schwab Intelligent Portfolio 12.3 milyar dolar, Betterment ise 6.7 milyar dolar ile takip ediyor.

Bununla birlikte raporun her başlığında olduğu gibi burada da belirsizliklere yer verilmiş. Bunlar arasında varlık yöneticilerinin robo-danışmanlara karşı tekliflerini nasıl farklılaştıracakları; müşterilerin düşük maliyetli ama riskli yatırımlara devam mı edeceği yoksa garantili sonuç veren ürünlere mi yöneleceği ile insan danışmanların rollerinin nasıl değişeceği sıralanıyor.

KİTLESEL FONLAMA

Bireylere henüz prototip aşamasındaki ürünlere yatırım yapma olanağı sunan ve raporda “Equity Crowdfunding” olarak ayrı bir başlık altında tanımlanan kitlesel fonlama şüphesiz gelişimini sürdürüyor. Ancak raporda bu konuda yapılan ilk yorum sektörün henüz emekleme aşamasında olduğu yönünde.

Bu alandaki hızlı büyümenin hem yatırımcılar hem de girişimcilerden gelen taleple olmasını önemli olduğuna değinilen raporda, başarıya giden yolun yasal düzenlemelerden geçtiği öne çıkartılıyor. Bununla birlikte aşılması gereken iki eşikten de bahsedilmiş:

  • Kitlesel fonlamaya katılan yatırımcılar arasında belki de hayatlarında daha önce hiçbir finansal enstrümana yatırım yapmamış olanlar var. Bu durum, sektörün gelişim hızını düşürürken yatırımcıların bu yönde eğitilmesi gerektiğini ortaya çıkartıyor.
  • Kitlesel fonlama temel anlamda bir yatırım çeşidi olmakla birlikte mevcut finansal ekosistemden kopuk durumda. Bu da uzun vadede daha büyük ölçeklere ulaşmasının önünde bir engel.

Ancak bu engelleri gidermek için pek çok ülkedeki regülatör kurumlar çalışmalar yürütüyor. Yatırım limitlerinin belirlenmesi, yatırımcıların karşısındaki risklerin tespit edilerek önlem alınması gibi uygulamalara yönelik düzenlemelerin sektörün gelişimini hızlandırdığına değiniliyor. Bununla birlikte ülkeler arası farklılıklar ile henüz her ülkede bu tip düzenlemelerin devreye alınmamış olması da rapora eklenmiş. Ülke bazlı karşılaştırmada yanda tablosunu görebileceğiniz ABD, İngiltere ve Çin karşılaştırması yapılıyor.

 

Kitlesel fonlamada yanıt bekleyen sorular

Dünya Ekonomik Forumu uzmanları raporda bu alandaki belirsizlikleri de ortaya koymuş. Bu başlıklar sektörün gelişiminin ne yönde olacağı konusunda ipuçlarını da barındırıyor. Raporda yer bulan beş alt konu ise şöyle sıralanıyor:

  • Kitlesel fonlama platformları, yatırımcıları eğitmek ve durum tespiti araçları sağlamak için yapay zeka gibi teknolojilerden nasıl faydalanmalı?
  • Yeni ürünler geliştirmek ve sektörü genişletmek için hangi kurumlarla ne tip işbirliklerine gidilmeli?
  • Düzenleyici kurumlar bir yandan yatırımcıları korumaya çalışırken diğer yandan kitlesel fonlama platformlarının çekiciliğini nasıl arttırabilir?
  • Makroekonomik koşullarda yaşanabilecek değişimler kitlesel fonlama yatırımcılarının gelişimini nasıl etkileyecek?
  • Yükselen faiz oranları gibi değişen piyasa koşulları yatırımcıların bu alana duyduğu ilginin kaybolmasına neden olur mu?

Yaklaşık 200 sayfalık bu kapsamlı raporu olabildiğince özetlemeye çalıştık. Her bir başlığa onlarca sayfa ayrılan raporun İngilizce tam metnine bu linkten ulaşabilirsiniz.