Dijital Teknolojiler Çözüm Mimarı ve Blockchain 101 kitabının eş yazarlarından olan Serkan Doğantekin küresel FinTech liderlerinden davir Birch’ün en son kitabını değerlendirdiği ve okuyucunun ufkunu açacak bir makale kaleme aldı.

Para kavramanın peşinden tavşan deliğine atlamak

Bir süredir David Birch’ün Bankalararası Kart Merkezi ve Fintech İstanbul’un katkıları ile yayınlamış olduğu “Before Babylon, Beyond Bitcoin / Babil’in Öncesi, Bitcoin’in Ötesi” adlı son kitabını okuyordum. Birch, bu kitabında paranın bu güne kadar olan hikayesini okuması oldukça rahat, eğlenceli (evet konu para olsa da bu kitabı okurken sizi güldürecek ayrıntılarla karşılaşacaksınız) ve şaşırtıcı anekdotlar ile zenginleştirilmiş bir şekilde anlatırken (burada kendisinin başka kaynaklarda belirttiği gibi Richard Feynman’ın “düzenle-basitleştir-bir hikaye anlat” yaklaşımının etkileri görülüyor) geçmişte olan değişimlerin üzerinden paranın geleceği konusunda gözlemlediği deneyimleri, karşılaştığı ve oluşturduğu modelleri paylaşıyor.


Kitap içerisinde paranın hikayesi anlatılmadan önce para kavramı öncelikli olarak 4 temel işlevi üzerinde tanımlanmakta, bunlar :

  • Hesaplama/Değer birimi olabilme (Unit of account) : Para bir değer ölçüsüdür. Bu işlevi sayesinde herhangi bir şeyin değeri çoğunluk tarafından kabul edilebilecek, anlamlı bir şekilde tanımlanabilir ve türdeş olmayan farklı varlık ve hizmetlerin değerleri bile kolayca karşılaştırılabilir. Örneğin 1 kilogram un 4 TL, 1 adet cep telefonu 2.000 TL, bir adet otomobil 100.000 TL tanımlaması yaparak bu varlıkların değerlerini genel olarak anlaşılabilir bir şekilde ifade edebilir, kendileri arasında değer açısından rahat bir şekilde karşılaştırma yapabiliriz.
  • Değiş tokuş işlemi için kabul edilebilir bir aracılık yapısı sağlama (Acceptable medium of exchange) : Para, mal takasa sistemine ihtiyaç duymadan ticaret yapılmasına olanak sağlar. Takas sisteminin uygulanması malların bölünebilirliği, tarafların çift taraflı ihtiyaç duyumunun gereksinimi gibi nedenlerden dolayı günümüz toplumunda geniş anlamda uygulanamayacak bir sistemdir.
  • Değer saklayabilme (Store of value) : Paranın zamanla bozulma gibi bir riski olmadığından dolayı o an içerisinde kullanılabileceği gibi gelecekte kullanılmak üzere saklanabilir. Bu şekilde gelecekte olabilecek belirsizlikleri yada ileri tarihteki harcamaları fonlamak için karşı tasarruf yapılması sağlanabilir. (Bu noktada enflasyonun bu saklanan değer üzerinde aşındırıcı bir etkisinin olduğunun unutulmaması gerekmektedir).
  • Ertelenmiş/Vadeli ödeme (Deferred payment) : Bu işlevi sayesinde para bir borcun değerinin ifade edilmesinde kullanılabilir. Aslında bu işlev, paranın değiş tokuş işlemi için sağladığı aracılık yapısının bir uzantısıdır, temel farkı ödemenin belirli bir süre boyunca yayılmasıdır. Bir toplumun sağlıklı bir şekilde işlevini sürdürebilmesi için gelecekteki ödemelere ilişkin hükümler içeren sözleşmeleri yürütebiliyor olması gerekmektedir.

Tüm bu işlevlerin tek bir yapı tarafından karşılanmasına gerek duyulmamaktadır, örneğin kitap içerisinde belirtilen 18. yüzyıl Amerikan kolonisi yapısında bu işlevler şu yapılar tarafından sağlanmaktadır:

  • Deniz kabukları / değişim aracı
  • Hayvan kürkleri / değer saklama
  • İngiliz poundu / değer ölçüsü
  • Altın/gümüş külçe / ertelenmiş ödeme aracı

Bu yapıda örnek bir sözleşme şu şekilde gerçekleşmektedir:

“A kişisi B kişisinden ile yıllık 10 pound değerinde altın karşılığında arazisini kiralar”.

Bu sözleşmede yıl sonu ödeme zamanı geldiğinde A kişisi ödemeyi 10 pound değerinde kunduz kürkü vererek gerçekleştirir (İngiltere kolonilere ithalatına izin vermediğinden dolayı kimsede altın veya gümüş külçe bulunmamaktadır). Verilen bu kürkler ise deniz kabuğu ve mal takası ile alınmıştır.


Paranın kavramının tanımı bu model üzerine yapıldıktan sonra kitap paranın tarihsel gelişimini 3 temel dönem üzerinden inceliyor:

  • Para 1.0 : Bu dönemi para kavramının eski Asur ve Mezopotamya toplumlarında 5000 yıl önce ortaya çıkışından 1871 yılına kadar geçen dönemi kapsıyor. Bu dönemi paranın çeşitli formlarda olsa da (kakao tohumu, değerli taş, kağıt vb.) sadece fiziksel ortamda var olduğu dönem olarak adlandırabiliriz.
  • Para 2.0 : Bu dönem 1871’de Western Union’in telgraf ağı üzerinden resmi olarak elektronik fon transferi (EFT) hizmeti sunması ile başlıyor. 1971 yılına kadar geçen bir sürede para fiziksel ortamda var olsa da artık birebir şekilde bir elektronik izdüşümüne sahip olduğunu söyleyebiliyoruz. Kredi kartı, ATM gibi çeşitli değişimler ve yenilikler bu dönem içerisinde yer alıyor.
  • Para 3.0 : 1971 yılında Nixon döneminde Amerikan dolarının altına endeksli olmaktan çıkarılması ile birlikte başlayan bu dönemde artık para kavramının fiziksel bir varlık ile ilişkili olmasına ihtiyaç duyulmuyor, para ulus devletlerin güçlerinin bir yansıması olarak hayatımızda yer almaya başlıyor.

Bu yazıda Para 1.0 ve Para 2.0 dönemlerini (bir nokta hariç) arkada bırakıyor olacağım, ama benim gibi paranın tarihi konusunda çok fazla bilginiz bulunmuyorsa kitap içinde bir çok noktada kendinizi internet vb. kaynaklarda Gresham Yasası, Sir Isaac Newton’un darphane müdürlüğü, Bernard Operasyonu gibi farklı teoriler ve olayların peşinde koşarken (yada Alice Harikalar Diyarında kitabında olduğu gibi bir tavşan deliğinden aşağı düşerken) bulacağınızı şimdiden belirtmek isterim.

Çizilen zaman akışına göre değerlendirildiğinde Para 3.0 dönemi içerisinde yer alıyor olsak da içinde bulunduğumuz an kapsamında aslında Para 2.0 döneminin sonunu ve Para 3.0 döneminin başlangıcını birlikte yaşıyor olduğumuzu söylemek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Para 2.0 kapsamında bir noktaya değinmek istediğimi belirtmiştim, bu konu : “nakitsiz toplum”. Bu kavram BKM’nin “2023 Nakitsiz Türkiye” hedefi kapsamında gerçekleştirdiği projeler sayesinde ülkemiz içerisinde oldukça bilinen ve giderek artan bir desteğe sahip olan bir durumda bulunuyor. Birch bu noktada nakit kullanımının toplumlara ve ekonomilere yüklediği direk ve dolaylı maliyetleri, kayıt dışı ekonomideki yerini, nakit taraftarlarının savundukları noktaları, nakitsiz bir dünyada göz önüne alınması gereken konuları detaylandırıp bu dönüşümün kaçınılmazlığını tüm açıklığı ile ortaya koyuyor.


Para 3.0’a geri dönersek bu kavramını aslında en iyi şekilde kitabın alt başlığı olan “From Money That We Understand To Money That Understand Us” yani “Bizim Anladığımız Paradan Bizi Anlayan Paraya” tanımlıyor dersek doğru bir yaklaşım sergileyeceğimiz kanısındayım.

Tahminen sizde şu andaki hayatımıza baktığımızda dijital paranın geçerli olduğu bir dünyada yaşadığımızı düşünüyorsunuz. Birch, bu noktada dijital para olarak adlandırılan kavramın fiziksel paranın elektronik bir emülasyonundan başka bir şey olmadığını, bu yapıda bilgi çağının ekonomik ve teknolojik yapısı ile geçmişe ait parasal düşünce yapısının çakıştığını, bundan dolayı para konusunda yeni bir zihinsel modelin ortaya koyulması gerektiğini ve paranın tarihsel evrimi takip edildiğinde bunun bir jenerasyonluk bir zaman dilimi gibi kısa bir süre içerisinde gerçekleşebileceğini belirtiyor.

Bende kendi açımdan günümüzdeki yapının tanımlanmasında “dijital para” kelimesi yerine “sayısallaştırılmış (digitized) para” tanımının kullanılmasının daha doğru olduğunu, Jason Bates’in bir blog yazısında belirttiği dijital servis tanımlamasına (R.I.C.H.E.S. — Realtime/Intelligent/Contextual/Human/Extended/Social) referans yapmak gerekirse şu andaki yapının özellikle akıllılık (intelligent) ve bağlamsallık (contextual) anlamında ciddi eksikleri olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca Birch, bu yeni para altyapısının gerçekleşebilmesi için dijital para ve dijital kimlik kavramlarının bir arada var olması gerektiğinin altını çiziyor ve burada dijital kimlik yapısının bir alt parçası olarak “sosyal kimlik” kavramına dikkat çekiyor. Facebook, LinkedIn, Twitter gibi dijital ağlar sayesinde insanlar arasında bağlantıların nitelik ve nicelik olarak insanlık tarihinde görülmemiş bir şekilde artmakta ve kimlik kavramı giderek bireylerin bu ağlar üzerinde oluşan “dijital kabileler” içerisindeki yerine bağlı olarak (saygınlık/itibar) inşa edilmeye başlanmaktadır.

Birch, bu yeni dünyada para üretiminin alışılagelmişin dışında, çok daha farklı kanallar üzerinden gerçekleşebileceğini ön görüyor:

  • Merkez bankaları
  • Ticari bankalar
  • Şirketler
  • Kriptografi
  • Topluluklar

Peki bu kadar çok ve farklı kanalın para yaratma gücü olduğu bir dünyada hangi para birimlerinin bir değeri olduğunu, hangilerinin bir değer içermediğini nasıl anlayacağız?

Artık paranın kimin tarafından piyasa sürüldüğü değil kimler tarafından hangi amaçlarla kullanıldığının daha önemli olduğu bir dünyaya adım atmaya başladığımızı söyleyebiliriz — özellikle toplulukların para üretebilmesi ile birlikte ortak bir fikre inanan insanların kendilerini ve tercihlerini ifade edebilmeleri için yeni bir kanal daha açılmış olacaktır (Bu konuda örnek bir çalışmayı incelemek isteyenlere yaklaşık bir yıldır kullanımda olan “Liverpool Local Pound” projesini öneririm).

Yüzlerce (belki de binlerce) para biriminin birlikte var olduğu bir dünyanın içerisinde yer alacağız. Her birimizin cüzdanı içinde onlarca, yüzlerce farklı para birimi taşıyacak. Tabi bu dünyada “cüzdan” kelimesinin klasik tanımından uzaklaşarak artık akıllı telefonlarımızı (daha doğrusu akıllı cihazlar üzerinde çalışan uygulamaları) ifade edeceğini belirtmemiz gerekiyor.

Bu yapıda herhangi bir parasal işlem yapmak istediğimde (örneğin otobüse bindiğimizi düşünelim) cüzdanım karşısındaki kendine benzer akıllı yapılar ile (başladığımız örnekte otobüsteki NFC tabanlı ödeme noktası) arka planda bağımsız bir şekilde iletişime geçerek bana ve içinde bulunduğum duruma en uygun para birimi üzerinden (kısaca “beni anlayan para”) bir anlaşma gerçekleştirip işlemin sonuçlanmasını sağlayacaktır. Normal koşullarda bir insanın gerçekleştirmesi için oldukça kompleks olan bu akış, yüksek işlem gücüne sahip cihazlar (cebimizdeki cep telefonlarının Ay’a iniş yapılan ilk uzay görevi olan Apollo 11 programı kapsamında çok daha fazla güçlü olduğunu hatırlatmak isterim) sayesinde kolayca gerçekleşecek.

Bu noktada “dijital para” ve “dijital kimlik” ilişkisine tekrar değinmek gerekirse sosyal ağlarda oluşan yeni dijital kabile yapılarının Neolitik çağlardaki kabile yapısına benzetilebilir. Bu ilkel kabile yapılarında karşılaşılan, ancak gereksinimlerinin (kim kime ne kadar borçlu, kimin ne kadar kredibilitesi var gibi) daha gelişmiş topluluk yapılarına geçiş ile birlikte karşılanamadığı (eldeki tek kaynak olan insan hafızasının yetersizliğinden dolayı), bireylerin/grupların toplum içerisindeki saygınlıkları temel alınarak yapılan güvene dayalı ticaret modelinin bu yeni teknolojiler ile birlikte — akıllı mobil cihazlar, sosyal ağlar, biyometrik, büyük veri gibi — oluşan dijital zihin/hafıza kapsamında yeniden uygulamaya geçeceğini öngörmek yanlış bir çıkarım olmayacaktır.


Birch’ün kitabında sık bir şekilde referans verdiği gibi insanoğlu (özellikle teknologlar) gelecek öngörülerinde yeni teknolojilerin, kavramların adaptasyonunun hızı konusunda olması gerekenden bonkör davranırken bu değişikliklerin uzun vadeli toplumsal etkileri konusunda cimri davranabiliyorlar. Bu bağlamda değerlendirdiğimizde kitapta bahsedilen yeni para modelini/sistemini belki çok yakın bir zaman dilimi içerisinde tam anlamı ile göremeyeceğiz, ama bu dönüşümün hayatın tüm alanlarına etkilerinin tahmin edebileceğimizin ötesinde olacağını söyleyebiliriz.

Bu yazı Dijital Teknolojiler Çözüm Mimarı Serkan Doğantekin tarafından kaleme alınmış ve ilk olarak Medium hesabında yayınlanmıştır. Kendisini Twitter hesabından takip edebilirsiniz.