Dünyanın en büyük kahve zinciri Starbucks, müşterilerinden 1,6 milyar dolar tutarında kredi almayı nasıl başardı? Kahve çekirdeklerinin görünmeyen yüzüne hoş geldiniz.
Yeni kavrulmuş ve değirmenden geçirilmiş kahve çekirdekleri kadar kışkırtıcı koku yayan şeylerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bir Türk kahvesinin hatırı 40 yıl, bir Starbucks kahve siparişinizi beklemesi ise en fazla 3 dakika sürer. Her ikisi de en derin sohbetlerin veya gelecekteki milyar dolarlık bir girişimin fitilini ateşleme gücüne sahiptir. İşin doğrusu kahve çekirdekleri Starbucks için sadece satılan bir ürün olmanın çok daha fazlasını ifade ediyor.
Ücretsiz internet, birbirine yakın oturma düzeni, hızlı sırası, güler yüzlü baristaları ile Starbucks dünyanın en büyük kahve zinciri. Tek bir kahve siparişi ile 10 saat çalışabileceğiniz ortam sağlayan dünyanın en sıradışı iş fikri. Starbucks kahvesini sevenler ve sevmeyenlerin mücadelesini konu dışı bırakırsak ihtiyaç duyduğunuz her bölgede bir Starbucks şubesi bulmanız mümkün.
1971 yılında Seattle’da kurulan şirketin tarihinde önemli dönüm noktaları var. Bunlardan en önemlisi 2009 yılında iPhone için mFoundry tarafından geliştirilen mobil uygulaması. Sadece 16 şubede çalışan bu uygulama, bir QR kod vasıtası ile siparişleriniz esnasında hızlı ödeme yapmanızı sağlıyordu. Ücret ise tanımladığınız kredi kartınızdan çekiliyordu.
Şirket 2010 yılında uygulamayı mağazalardaki barkod okuyucular ile çalışabilecek hale getirince bir anda kullanılabildiği şube sayısı 1.000’e çıktı. Şirket aynı yıl sadakat programını mobil uygulamasına entegre etti. Artık müşteriler sadece cep telefonları ile ödeme yapmakla kalmıyor aynı zamanda her siparişte kazandıkları yıldızları biriktirip daha sonra ücretsiz siparişler için kullanabiliyordu.
Takvimler 2017 yılının sonuna geldiğinde şirketin ABD’deki satışlarının yüzde 30’u mobil uygulaması ile ödenebilir hale gelmişti. Şirket bu dönemde müthiş bir başarıya daha imza attı, mobil uygulamayı sadece bir banka veya kredi kartı arayüzü olmaktan kurtararak bir ön ödemeli yapıya kavuşturdu. Yani kullanıcılar artık Starbucks uygulamasına önceden para yükleyip ödeme anında bu bakiyeleri harcayabilecekti. Bu adım, Starbucks için bir dizi avantajı da beraberinde getirecek gelişmelerin işaret fişeği olacaktı. Bu derin darbe, şirketin mobil uygulamasını belki de tarihin en başarılı kredi aracına dönüştürdü, üstelik yüzde sıfır faiz oranıyla.
Peki, hiçbir finans kurumunun sahip olmadığı bu imkâna Starbucks nasıl erişti? Şirketin sıfır maliyetle 1,6 milyar doları kasasına nasıl koyduğunun yanıtını birazdan arayacağız ancak öncesinde bu başarının arkasında yatan temel unsurlara bakmak gerekiyor.
Teknolojiye verilen önem ve başarılı sadakat programı
Starbucks mobil uygulaması, sade arayüzü ve kullanıcı dostu ekranları ile herkesin rahatlıkla kullanabileceği bir yapıya sahip. Şirketin promosyonlarından haberdar olmak, sadakat programından kazancınızı takip etmek, bedava kahve hakkı kazanmak, ödeme yapmak hatta mağazaya gitmeden sipariş vermek dahi mümkün. Son yıllarda sesli komutlar ve mesajlar aracılığı ile siparişleri test eden kahve devi, uygulaması üzerinden konumunuzu takip ederek size özel fırsatlar da sunabiliyor.
Starbucks’ın geçtiğimiz haftalarda Brightloom isimli teknoloji şirketine yatırım yapması ise mobil ödeme, sadakat programı gibi çözümlerini lisanslayıp rakiplerinin kullanımına sunacağı şeklinde yorumlandı. Kısacası geleneksel şirketlerden farklı düşünen Starbucks’ın uygulaması, şehirli yaşam tarzına uygun olarak nitelendirilebilecek tüm özellikler sahip ve ilerleyen dönemlerde hiç beklemediğimiz biçimde karşımıza çıkacağa benziyor…
Müşterilerden gelen 1,6 milyar dolarlık kredi
Tüm bu başarılı adımlar ve güçlü Starbucks markası sayesinde tüketicilerin şirkete duyduğu güven artıyor. Tüketiciler, bu güven eşliğinde paralarını Starbucks mobil uygulamasına rahatlıkla aktarırken şirket de bu bakiyelerini dilediği zaman kahveye çevirmeleri için tüm kolaylıkları sağlıyor. Şirketin 2018 Yılı Finansal Raporu içindeki veriler bize inanması güç bir bilgi veriyor; şirketin satılmış hediye kartları ve dijital ödeme uygulaması içinde yüklenmiş ancak henüz kullanılmamış olan 1,6 milyar dolar bakiye bulunuyor. Şirket dünya genelindeki 13 binden fazla şubesinde, milyonlarca kullanıcısından sıfır faiz ile 1,6 milyar dolar kredi almış diyebiliriz.
Şirket sadece faizsiz kredi almış olmakla kalmıyor, bunun da ötesine geçerek kurduğu modelle kartlı ödemelerde aracı kurumlara ödenen işlem ücretlerinden de kurtulmuş oluyor.
İşin ilgi çekici yanı şu ki Starbucks’ın aksine finans kurumları, topladıkları paraları özgürce kullanma imkânına sahip değil. Örneğin PayPal da kullanıcılarına faiz vermeden para toplayabiliyor ancak sıkı düzenlemelere tabi olan PayPal ve diğer finans kurumlarının, topladıkları paraları ayrı bir banka hesabında veya devlet tahvili olarak tutması gerekiyor. Dolayısıyla toplanan paraların sadece Starbucks mağazalarında kullanılmasını sağlayan kapalı devre sistem, şirketin modelini çok daha avantajlı konuma getiriyor ve verimliliği arttırıyor.
Benzersiz bir negatif faiz oranı
Şirketin doğrudan kasasına giren bu bedel, şirketin tüm harcamalarında koşulsuz şekilde kullanabileceği bir kaynak oluştururken müşterilerin harcamayı unuttuğu bakiyeler de Starbucks için müthiş bir gelir oluşturuyor. Yapılan hesaplamalara göre kullanıcıların hesaplarındaki bakiyelerin her yıl yüzde 10’u unutuluyor ve kırıma (breakage) uğruyor. Yani bu kadar bakiye hiçbir zaman kullanılmamak üzere Starbucks’ın finansal tablolarına artı yazılıyor. 2018 yılında Starbucks’ın bu şekilde kar yazdığı bedel ise tam 155 milyon dolar. Bu bilgi dahilinde şirketin mobil uygulaması üzerinden müşterilerinden aldığı kredinin gerçek faiz oranının ‘yüzde -10 civarında olduğu’ yorumunu yapmak gayet mümkün.
Şirketin profesyonel yatırımcılardan aldığı borçlara karşılık 2018 ila 2048 yılları arasındaki dönemde ödeyeceği yıllık faiz oranları ise en düşük yüzde 0,46 (2024) ila yüzde 4,5 (2048) arasında değişiyor. Küresel finansal ve ekonomik normların tepetaklak olduğu bir gerçeklik düzlemine hoş geldiniz.
Model nasıl çalışıyor?
Starbucks müşterisi Starbucks uygulamasını cep telefonuna indirdikten sonra hızlı şekilde bir hesap oluşturuyor. Kullanıcı oluşturduğu mobil Starbucks hesabına varsa Starbucks ön ödemeli sadakat kartını tanımlayabildiği gibi, eğer bu karta sahip değilse yine tek bir ekran üzerinden, sanal bir ön ödemeli kart oluşturabiliyor. Kullanıcı bu işlemleri tamamladıktan sonra çeşitli bedellerde tutarı Starbucks mobil hesabına yükleyebiliyor. Daha sonra Starbucks mağazalarında mobil ödeme adımı ile telefonunda oluşan QR kodu okutarak daha önce kartına yüklenmiş bakiye üzerinden ödeme yapabiliyor.
Diğer yandan Starbucks için bu modelin daha geniş bir yaşam döngüsü var. Şirket orta ve uzun vadede kullanılmayan müşteri bakiyelerinden dolaylı olarak sıfır (hatta negatif) faizle kredi kullanırken kırım gelirleri sayesinde önemli bir kaynak sağlıyor, aracı kurumlara verilen işlem komisyonlarından kurtuluyor ve elde ettiği müşteri verisi ile gelişmiş pazarlama faaliyetleri yürütebiliyor. Tüm bunların karşılığında ise sadece ödül puanları dağıtmak zorunda kalıyor.
Nakitsiz yaşam, gelecek ve yeni modeller
Starbucks’ın bu sadakat ve ön ödemeli uygulamasını 10 veya 100 milyar dolar büyüklüğüne çıkartması için önünde hiçbir engel yok. Şirket şimdilik sadece kahve satıyor olabilir ancak iş modelinde kontrollü yönelimler ile yeni alanlara girmesi gayet mantıklı olabilir. Diğer yandan pek çok marka, benzeri programlar başlatmasına rağmen müşteri ile olan düzenli ilişki yoğunluğunun bir kahve zinciri kadar sık olmaması (her sabah kahve alıyoruz ancak her gün kitapçıya gitmiyoruz) veya sepetlerinin toplam ödeme büyüklüğünün daha yüksek olması, iş modellerini Starbucks kadar çevik bir çözüme sahip olmaktan şimdilik alıkoyuyor.
Starbucks mobil uygulaması nakitsiz bir yaşamın potansiyelini ortaya koyuyor. Bir şirket kendi başına bankaları aradan çıkartacak bir iş modeli geliştiriyor ve dikkat çekici şekilde başarılı olabiliyor. Blokzincir gibi yenilikçi, merkeziyetsiz, güven üzerine kurulu teknolojilerin, Starbucks benzeri ödeme ve sadakat uygulamaları ile entegre olduğunu ve bu yapıları kurmak için pek çok özel şirketin bir araya geldiğini hayal edelim. Belki de Starbucks farkında olmadan, dünyanın nakitsiz geleceğinde toplu taşıma için kahve çekirdekleri ile ödeme yapabileceğimiz bir sistemi kurmuş olabilir. Sormamız gereken soru ise şu olmalı: Bu resimde bankalar nerede olacak? Şüphesiz ki geleneksel bankaların FinTech’ler ile kuracağı iş birlikleri sayesinde ortaya çıkacak çözümler bizlere keşfedecek yeni alanlar sunacak.Bir Kahveden Ötesi: Starbucks’ın FinTech Serüveni
Bu makaleye pek çok değerli katkısı için Bankalararası Kart Merkezi İş Geliştirme Müdürü Okan Yıldız‘a teşekkür ederim.