Geçtiğimiz yirmi yıl boyunca sosyal medya, iletişim ve etkileşim biçimimizi temelden değiştirdi. Şimdi de alışveriş yapma şeklimizi kökten değiştiriyor. Bunun büyük yansımaları da elbet olacak. Gelin bir göz atalım…

MySpace’in 2003’teki ilk günlerinden, Facebook’un 2004’teki lansmanına kadar sosyal medya uzun bir yol kat etti. Dijital iletişim kanalı olarak başlayan şey, tüm markalar için vazgeçilmez olabilecek baskın bir pazarlama aracı haline geldi.

Pandemi, zaten ortaya çıkmakta olan yeni bir trendi hızlandırmış oldu (ve güçlendirdi de): Sosyal medyanın tipik pazarlama sınırlarını aşması ve sosyal ticaret adını verdiğimiz genel terim altında insanların alışveriş deneyimlerine ve alışkanlıklarına entegre olması. Başka bir deyişle sosyal ticaret, aşırı-kişiselleştirmenin heyecan veren sürükleyici deneyimler aracılığıyla eğlence ve alışverişle buluştuğu yer.

Accenture, küresel sosyal ticaret fırsatının 2025 yılına kadar neredeyse üç katına çıkarak 1,2 trilyon dolara (2021’de 492 milyar dolar) erişeceğini tahmin ederken, Statista bu rakamı 2 trilyon dolar olarak daha yoğun şekilde vurguluyor. İvmeyi ve büyüklüğü anlamak için, global olarak toplam e-ticaret pazarının 7 trilyon dolar olduğunu tekrardan hatırlatalım…

İşte geleceğe işaret eden birkaç gelişme:

– Çin’de Alibaba’nın (Çin’de Amazon’un karşılığı) çevrimiçi alışveriş platformu Taobao, 2016 yılında “şu anda canlı ticaret dediğimiz” şeyi tanıttı: Gerçek zamanlı yayının e-ticaretle birleştirilmesi, bu yolla müşteriler (veya isterseniz izleyiciler) platformu terk etmeden sohbet işlevleri aracılığıyla göz atabilir ve alışveriş yapabilir.
Bu yeni iş modeli o kadar başarılı oldu ki, Mckinsey‘e göre 2017 yılında yalnızca 3 milyar dolar olan brüt ürün değeri (GMV) 2022 yılında 400 milyar doların üzerine çıkarak Çin’deki tüm e-ticaret satışlarının %10’unu oluşturdu!

TikTok‘a göre e-ticaret artık alışverişin geleceği değil; alışverişin ta kendisi. Sonuç olarak TikTok, markaların kitleleriyle bağlantı kurma biçimlerini dönüştürme hedefiyle kendisini alışverişin merkezinde yeniden konumlandırıyor. Buradaki fikrin amacı, geleneksel dikey satış hunisi aracılığıyla satış oluşturmaya çalışmanın yerine, tüketicilerle doğrudan olmak (ve bir arada olmak) istedikleri yerde buluşmak.

Tabii ki de, batı piyasaları farklı kültürel normlara ve alışveriş alışkanlıklarına sahip ve kimse geleceğin global olarak Asya’da olduğu gibi doğrusal bir şekilde gelişeceğini söylemiyor. Ancak sosyal medyanın (giderek artan bir biçimde) günlük yaşam olaylarına nasıl karışacağına ve bunun alışveriş deneyiminde nasıl bir devrim yaratabileceğine dair kullanışlı bir bakış açısı sunuyor.

Geleceğe yönelik sosyal ticaret, müşterilerin markalarla etkileşimini alışverişin çok ötesine geçerek yeniden biçimlendirebilir. Bu dönüşüm yolculuğunda üç trend öne çıkıyor: 1) milyonlarca birey ve orta ölçekteki işletme (artık) daha büyük oyuncularla başa baş rekabet edebilir 2) farklı sosyal medya kullanımı ve bu alışkanlıklar, gözle görülür coğrafi farklılıklar anlamına gelir 3) fırsatı yakalamak değişen formatlar ve satın alma modellerinden geçecek.

Konuk Yazar: Panagiotis Kriaris

KaynakLinkedin