FinTech şirketlerinin getirdiği yenilikçi uygulamalar geleneksel bankacıların bir bölümü tarafından bir tehdit olarak algılanıyor. Peki bu gelenekçiler tehdidi gidermek adına neler yapılmalı?

Özellikle edebiyat dünyasında kendini gösteren “akımlar”ın bir benzerini günümüz finans dünyasına uyarlamak mümkün. Nasıl geçmişte geleneksel yazı şekilleri yenilikçi yazarların kalemleriyle değiştiyse, bugün de FinTech girişimleri geleneksel bankalar için benzer bir etki yaratıyor.

Oliver Wyman ve Navarra Üniversitesi IESE Business School tarafından yayınlanan bir rapor, gelenekçilerin finans dünyasındaki bu dönüşüme ayak uydurabilmek için neler yapması gerektiğini özetliyor. “Design Thinking The New DNA of the Financial Sector” başlıklı rapor, uygun olabilecek bir metodolojiyi de ortaya koyuyor.

Rapora göre bu dönüşümün yansımalarını 6 farklı alt başlıkta toplamak mümkün. Dijital bozulma dalgası, regülatör kurumların taleplerinin yükselmesi, müşteri davranışlarına bağlı dinamiklerdeki değişim, kriz sonrası görülebilecek aşırı gevşek para politikaları, rekabet artışı ve sabit maliyetler geleneksel bankaların dikkat etmesi gereken konular olarak sıralanıyor.

Raporu hazırlayan analistlere göre “de-banking” olarak adlandırılan bu süreç bankacılık sektörünün sonu anlamına gelmiyor. Geleneksel bankacılıktaki yönetim anlayışı ile Design Thinking kavramının getirdiği yenilikçiliği karşılaştırmalı olarak sunan rapor, son kullanıcılar için en çok dikkat edilmesi gereken temel konular ile ekip anlayışındaki değişimi de özetliyor.

14 sayfalık raporun tamamına bu linkten erişebilirsiniz.