Apple’ın iPhone’u piyasaya sürmesinden sadece birkaç ay sonra Forbes’in bir sayısının kapağında şu başlık vardı: ”Nokia. Bir Milyar Kullanıcı. Cep Telefonu Kralını Kim Yakalayabilir?” Sonrasında olacakları ise kimse tahmin edemezdi.

Yeniliğe kurban gidenlerle ilgili durum çalışmaları genelde Kodak, Blockbuster ve Borders ile ilgili eğitici hikayeleri de içeriyor. Nokia ise çok nadir bahsedilenlerden. Bir zamanlar en iyi cep telefonu üreticilerinden olan şirketin yenilik yapmadaki başarısızlığı çöküşüne yol açtı.

Apple’ın iPhone’u piyasaya sürmeden önceki market değeri 80 milyar dolar, Nokia’nın ise 100 milyar dolardı. Fakat sonraki beş yıl içinde Nokia’nın sermaye değeri 10 milyar dolara düştü. 2014’te ise Microsoft Nokia’yı sadece 6 milyar dolara satın aldı ve 2016’da 350 milyona sattı. Bu sırada Apple’ın market değeri ise neredeyse 1 trilyon dolara fırladı; günümüzde ise 815 milyar dolarlık etkileyici bir piyasa değerine sahip.

Bu durum akıllarda iki soru işaretini uyandırıyor.

İlki, bu nasıl oldu? Durumu anlatan en ilginç teorilerden biri Harvard’ta profesör ve bir iş adamı olan Clayton Christensen’a ait. Ünlü çalışması The Innovator’s Dilemma hakkında Steve Jobs dahi dünya görüşünü oldukça etkilediğini belirtiyor. Bu kitapta Christensen iki tip yenilik olduğunu iddia ediyor: ”koruyan inovasyon” ve ”yıkıcı inovasyon.”

İkincisi, günümüz finans sektörünün hakim oyuncuları da aynı riskle karşı karşıya mı? Eğer öyleyse Nokia’nın sonunu yaşamamak için neler yapılabilir?

The Innovator’s Dilemma

The Innovator’s Dilemma‘nın ana fikri tüm sektörlerin sürekli gelişme yolunda kurulduğu. Sorun ise değişime karşı olan iç direnç. Bu nedenle çoğu şirket en talepkar müşterilerin ihtiyaçlarına odaklanıp ”koruyan yeniliği” uyguluyorlar.

Diğer yandan ”yıkıcı yenilikler” ise daha ilk başta sorunlarla karşılaşırlar. Çoğunluklukla müşterilerin ihtiyaçlarını tam olarak geliştirilmedikleri için karşılamazlar ve düşük performansla sonuçlanırlar. Fakat yıkıcı yenilikler genelde onları özel bir sebeple tercih eden belirli bir kitleyi hedef alırlar-örneğin fiyat, işletim koşulları, kilit özellikler, basitlik, vs.

Yıkıcı yenilikler bu küçük grupların ihtiyaçlarını karşılamak için ortaya çıktı. Daha sonraları teknoloji gelişmeye ve iyileşmeye başladıkça geleneksel çözümlerin kalitesine rakip olmaya başladılar. İşte tam bu noktada da piyasada yıkımlar başladı.

Nokia kesinlikle yenilikçi bir şirketti; bu nedenle başarıya ulaştılar. Sorun ise yeniliklerinin sadece ”koruyan” olmasıydı. O kadar güçlendiler ki piyasanın tamamen kontrolleri altında olduğuna inandılar. Hatta belki de kendilerini piyasanın geleceğini belirleyen akım belirleyiciler olarak gördüler.

Bankacılık sektörüne bu açıdan baktığınızda bunun ne kadar tehlikeli olduğunu görebilirsiniz. Geniş banka kaynaklarıyla birlikte farklı dijital yenilikler piyasa kontrolü ve gelecekteki başarı konusunda bir illüzyon yaratabilir. Aynı zamanda gerçekten yıkıcı yeniklikler farkedilmeyebilir ve daha sonra finans piyasasını bir günde değiştirebilir.

  1. Yıkıcı inovasyonu uygulamaya almak zordur
  2. Yıkıcı inovasyon mikro pazarlarda hayat bulur
  3. Yıkıcı inovasyonu hesaplamak mümkün değildir
  4. Yıkıcı inovasyon eskinin üzerine koyarak yapılmaz
  5. Yıkıcı inovasyon pazara sığmaz

Bu maddelerin detaylarını, UX Design Agency CEO’su Alex Kreger’in The Financial Brand için kaleme aldığı makalede okuyabilirsiniz.

Bankacılıkta yıkıcı inovasyonun geleceği

Finans sektöründeki bir sonraki yıkıcı fikrin nereden geleceğini merak ediyor olabilirsiniz. Açıkçası kimse bilmiyor ve öngöremiyor-zaten bu yüzden ”yıkıcı” olarak adlandırılıyor. Blockchain ve P2P teknolojisi nedeniyle ortaya çıkabilecek piyasa merkezsizleşmesi olabilir. Veya bankaları uygulama programlama arayüzüyle bağlayan ve yapay zeka tarafından kontrol edilen bir küresel bankacılık platformu da olabilir. Ya da belki de bunların hepsi Google, Apple, Amazon ve Facebook gibi teknoloji devlerinden gelecek yıkıcı bir yenliğin habercisi.

Ayrıca bugün küçük sayılabilecek yeni nesil bankaları da -tıpkı birkaç yıl önce Facebook ve Google’ın olduğu gibi- hesaba katmanız gerekir. Kimse bu bankaları ciddiye almıyor…şimdilik. iPhone’dan öğrendiğimiz şeyi hatırlayın: Finans dünyası önümüzdeki 10 yıl içinde önemli ölçüde değişebilir. Bu yüzden uyanık olun ve miadı dolmuş kalıpların dışına çıkmaya hazır olun; yoksa geleceğinizi ıskalayabilirsiniz.

Nokia’yı Apple değil, yine Nokia bitirdi

Şüphesiz iPhone Telefon piyasasını değiştir ve bu Nokia’nın konumunu etkiledi. Fakat Nokia bu yıkıcı değişiklikte doğru stratejiyi izleyerek pazarda pay elde etme şansına sahipti. Onlar bunu kullanmadı, fakat Samsung kullandı.

Samsung’un stratejisi iPhone’un aksine Nokia’nın stratejisine daha çok benziyor – farklı alanlar için ve farklı fiyatlarda geniş cihaz seçenekleri. Sermaye değerlerine baktığımızda Apple kadar başarılı olmayabilirler, fakat satılan cihaz sayısına baktığımızda Samsung bir miktar önde görünüyor.

Peki Nokia Samsung’un yerinde olabilir miydi? Dokunmatik ekran gibi bir yıkıcı yeniliği ciddiye alsalardı en azından bir şansa sahip olabilirdi. Sonuç olarak bu konuda tüm şirketler için, özellikle de finans sektöründekiler için önemli dersler bulunuyor.