Son on yılda Birleşik Krallık’ta banka şube sayısı büyük ölçüde azalmış olsa da, geriye kalan şubeler klasik işlemlerin ötesine geçen yepyeni bir kimliğe bürünüyor.
Bankalar, şubelerini yalnızca finansal işlemlerin yapıldığı yerler olmaktan çıkarıp, müşterilerin sosyalleşebileceği, çalışabileceği ve destek alabileceği çok amaçlı alanlara dönüştürüyor.
Örneğin, Santander’in “Work Café” adlı şubelerinde müşterilere kahve, ortak çalışma alanı ve toplantı odaları sunuluyor. Nationwide bazı şubelerinde Alzheimer gibi hassas konular için danışmanlık verirken, HSBC erişilebilirlik odaklı hizmetlerle öne çıkıyor.
💫Ayrıca çeşitli bankaların ortak kullandığı “Shared Banking Hub”’lar, dijital destek ve temel bankacılık hizmetlerini sağlıyor.
Tüm bu dönüşümün temelinde ise bir ihtiyaç yatıyor: Güven.
Müşteriler bazı durumlarda (örneğin büyük meblağlı transferler, dolandırıcılık şüphesi, resmi belgeler) hâlâ yüz yüze görüşmeyi tercih ediyor. Bu nedenle fiziksel şubeler, dijitalle birlikte varlığını sürdüren, güven ve hizmet odaklı yeni bir modelin parçası hâline geliyor.
Kısacası, İngiltere’de bankalar kapanan şubelerin ardından kalanları yeniden tasarlayarak sadece birer finans noktası değil, aynı zamanda toplumsal bağ kurulan yerler hâline getiriyor.