Yapay zekâ denildiğinde çoğu kişi sınırsız fırsatları, hızlanan dijitalleşmeyi ve hayatı kolaylaştıran yeni uygulamaları düşünüyor. Ancak bu alana farklı bir açıdan bakan isimlerden biri, küresel siber güvenlik şirketi KOBIL’in kurucusu ve CEO’su İsmet Koyun. Ona göre yapay zekâ, insanlık için ‘hem ilaç hem de zehir olma potansiyeline sahip çift taraflı bir kılıç.’

İsmet Koyun’un Vizyonu

1986’da Almanya’da kurduğu KOBIL’i bugün global ölçekte faaliyet gösteren bir güvenlik ve dijital kimlik şirketi haline getiren İsmet Koyun, 30 yılı aşkın tecrübesini yeni çağın en kritik sorusuna yöneltiyor: Yapay zekâ güvenli olabilir mi?

Koyun’un bakış açısı, yalnızca teknolojiyi övmekle sınırlı değil. Tam tersine, o yapay zekânın insan hayatını kolaylaştıracak büyük faydalar sunduğunu kabul etmekle birlikte, aynı zamanda insanlığın geleceğini tehdit edebilecek risklere de işaret ediyor.

Yeni Efendiler ve Bilgi Zincirleri

Koyun’un sık sık vurguladığı çarpıcı bir nokta var: ‘En iyi yapay zekâya sahip olanlar dünyanın yeni efendileri olacak.’ Ona göre büyük teknoloji şirketleri ve süper güçler, sadece gelişmiş algoritmalara değil aynı zamanda bu algoritmaları çalıştıran donanımlara da hükmediyor. Bu durum, bilgiye erişim ve teknoloji kullanımında yeni bir eşitsizlik yaratıyor.

Tarihsel bir benzetmeyle, köle sahiplerinin bir zamanlar kölelerin okuma yazma öğrenmesini engellediğini hatırlatan Koyun, günümüzde de teknoloji tekellerinin kitlelerin AI gücüne ulaşmasını istemeyebileceğini söylüyor.

Fırsatlar ve Tehditler

Yapay zekâ, doğru kullanıldığında sağlıkta, ulaşımda, şehir yaşamında ve finans dünyasında mucizevi faydalar sunabilir. KOBIL’in geliştirdiği SuperApp platformları da bunun somut örneklerinden biri. Şehirler için hayata geçirilen ‘myCity’ uygulaması, yapay zekâ ile güvenliği desteklenen bir şehir süper uygulaması olarak öne çıkıyor.

Öte yandan Koyun, yapay zekânın kötüye kullanımının doğurabileceği tehditlere dikkat çekiyor:
– Derin sahte (deepfake) teknolojilerle kimlik doğrulamanın atlatılması,
– AI destekli siber saldırılarla milyonlarca hacker gücünde tehditler,
– Veri güvenliği zafiyetleri nedeniyle mahremiyet ve özgürlüğün kaybı.

Bu nedenle onun en kritik uyarısı: ‘Verimize sahip çıkamazsak sadece mahremiyetimizi değil, özgürlüğümüzü ve insanlığımızı da kaybedebiliriz.’

Yapay Zekâ ve Etik

Bugün yapay zekânın geleceğini tartışırken Geoffrey Hinton’un Nobel Fizik Ödülü konuşmasında dile getirdiği çelişkiye kulak vermek gerekiyor. Derin öğrenmenin öncülerinden biri olan Hilton, kendi bilimsel başarısının insanlık için muazzam fırsatlar sunduğunu kabul ediyor; fakat aynı zamanda bundan pişmanlık da duyduğunu açıkça ifade ediyor. Bu açıdan Robert Oppenheimer ile kıyaslanması boşuna değil: Oppenheimer nasıl atom bombasının ardından vicdan sahibi bir bilim insanına dönüştüyse, Hinton da bugün ‘sorumlu yapay zekânın sembolü haline geliyor. Nobel konuşmasında söylediği gibi, artık bilim kurgu değil, gerçek bir tehlike ile karşı karşıyayız ve kontrolü kaybetmeden önce uluslararası standartlar, şeffaflık ve koruma mekanizmaları geliştirmek zorundayız. Hinton’un bu uyarısı, İsmet Koyun’un yapay zekâyı ‘hem ilaç hem zehir’ olarak tanımlayan yaklaşımıyla örtüşüyor ve insanlığa açık bir çağrı niteliği taşıyor: Bu kez felaketler yaşanmadan önce önlem alabilecek miyiz?

Yapay zekâ devrimi, artık geri dönüşü olmayan bir yol. Ancak İsmet Koyun’un vurguladığı üzere, bu teknoloji ‘insanlığın en büyük yardımcısı da olabilir, en büyük tehdidi de.’ Ortaya çıkacak sonuçlar, nasıl ve hangi değerler çerçevesinde kullandığımıza bağlı.

Sorulması gereken soru tam da şu: Güvenli yapay zekâ mümkün mü?

Cevap, teknoloji tekellerinin değil, insanlığın ortak faydasına hizmet ederse mümkün.

Dr. Soner Canko

Soner Canko
FinTech İstanbul Danışma Kurulu Üyesi, Dijital CEO