Yapay zekâ çağının iki kutbu artık iyice belirginleşti: Bir yanda kapalı kaynak modeliyle küresel pazarı yöneten ABD devleri — OpenAI, Anthropic ve Google — diğer yanda ise açık kaynak yaklaşımıyla hızla çoğalan Çin ejderhaları.
Çin’in bu “yeni ejderhaları” bugün bir tür “kafes dövüşü”ne benzeyen ortamda varlık mücadelesi veriyor. Ancak bu mücadele, yalnızca teknolojik yaratıcılığı değil, sürdürülebilirlik kapasitesini de test ediyor.
2022’de ChatGPT’nin küresel sahneye çıkışı Çin için bir dönüm noktasıydı. Sadece üç yıl içinde ülke genelinde 1.500’den fazla büyük dil modeli (LLM) geliştirildi. Bu sayı, küresel toplamın önemli bir bölümünü oluşturuyor. Tsinghua Üniversitesi gibi akademik merkezlerin öncülüğünde kurulan Zhipu AI, DeepSeek ve Moonshot gibi girişimler, kısa sürede küresel liderlerin radarına girdi. Ancak hızla gelişen bu inovasyon ekosistemi, aynı zamanda aşırı rekabetin ve fiyat savaşlarının pençesinde. “Açık kaynak ilerlemeyi hızlandırır,” diyor Zhipu’nun CEO’su Zhang Peng, “ama tek başına bir şirketi ayakta tutmaya yetmez.” Bu söz, Çin’in yapay zekâ sektörünün çelişkisini özetliyor: bol inovasyon, az kârlılık.
Çin’in açık kaynak konusundaki kararlılığı aslında bir zorunluluktan doğdu. ABD’nin ileri düzey çip ihracatına getirdiği kısıtlamalar, Pekin’i yazılım tarafında kendi kendine yeterli bir model geliştirmeye itti. Açık kaynak bu anlamda bir “direnç teknolojisi” haline geldi: kodun paylaşıldığı bir dünya, fiziksel donanım ambargolarına karşı savunma sağlıyordu. Üstelik bu yaklaşım Çin’in devlet stratejileriyle de uyumlu. 2025’te açıklanan “AI Plus” planı, yapay zekâyı yalnızca birkaç dev şirketin elinde değil, tarımdan lojistiğe, eğitimden kamu hizmetlerine kadar ekonominin her alanında yaygınlaştırmayı hedefliyor.
Ancak açık kaynak, paradoksal biçimde, gelir yaratma kapasitesini zayıflatıyor. Çinli kullanıcılar tarihsel olarak yazılım için ödeme yapmaya alışkın değil. API ücretleri düşüyor, abonelik modelleri işlemiyor ve şirketler sürdürülebilir bir gelir modeli bulmakta zorlanıyor. Sonuçta, yüzlerce benzer ürün piyasaya sürülüyor, fiyatlar dibe iniyor ve her oyuncu daha fazla çalışıp daha az kazanıyor. Çinli gençlerin “neijuan” yani “involution” kavramı tam da bu ekonomik yorgunluğu tanımlıyor.
Tüm bu tabloya rağmen Çin’in AI ekosistemi, küresel ölçekte dikkat çekici bir dinamizm yaratmış durumda. ABD’nin baskısı, Çinli mühendisleri daha verimli, düşük maliyetli çözümler geliştirmeye itti. Artık taklit eden değil, inovasyonun sınırlarını zorlayan bir Çin’den bahsediyoruz. DeepSeek’in 2025 başında piyasaya sürdüğü gelişmiş “reasoning” modeli, Silikon Vadisi’ni şaşırtacak kadar güçlüydü. OpenAI’nin CEO’su Sam Altman bile, “Eğer biz ücretsiz modeller sunmasaydık, dünya büyük ölçüde Çin’in açık kaynak modellerine dayanacaktı” diyerek bu yükselişi kabul etti.
Zhipu gibi şirketler için iç pazar artık yeterli değil. Bu nedenle Asya, Orta Doğu ve Afrika gibi gelişmekte olan bölgelerde kamu sözleşmeleri alarak büyümeye çalışıyorlar. Ancak bu globalleşme süreci, ABD tarafından yakından izleniyor. Zhipu, 2025’in başında “askeri bağlantı” iddiasıyla ABD’nin ticari kara listesine eklendi. Zhang Peng bu karara “şaşırdık ama yolumuza devam edeceğiz” diyerek yanıt verdi. Bu açıklama, Çinli girişimcilerin artık Batı’nın onayına değil, kendi ölçek ekonomilerine güvendiğini gösteriyor.
Çin’in yapay zekâ geleceği, yalnızca teknolojik yetkinliğe değil, ekonomik dengeye ve küresel güvene de bağlı. Zhipu’nun halka arz hazırlıkları, bu dönüşümün sembolü niteliğinde. Şirket, 2024’te 42 milyon dolar gelir elde etmişti; bu yıl bu rakamı dört katına çıkarmayı hedefliyor. Ancak binlerce küçük girişim için tablo o kadar parlak değil. Büyük ihtimalle önümüzdeki on yılda Çin’deki 5.000’den fazla AI şirketinden yalnızca birkaçı ayakta kalacak.
Yine de Zhang Peng’in bakış açısı bu ekonomik gerçekliğe farklı bir anlam katıyor: “İnsanlığın derin bir yalnızlığı var,” diyor. “Biz, kendimiz kadar zeki başka bir varlık arıyoruz.” Onun için yapay zekâ, yalnızca bir sektör değil, bir medeniyet projesi. Bu bakış, Çin’in teknoloji yarışına duygusal bir boyut kazandırıyor.
Sonuçta mesele, kimin modeli daha güçlü değil; kimin vizyonu daha kalıcı olacak. Çin’in yapay zekâ ejderhaları, ya aşırı rekabetin alevinde birbirlerini tüketecek ya da açık kaynaklı kolektif zekâyla küresel dengeyi yeniden tanımlayacak. Her iki durumda da dünya, bu deneyimden büyük bir ders çıkaracak: Yenilik sadece teknolojiyle değil, sürdürülebilirlik ve cesaretle de ölçülür.

![The Fintech Effect 2025 Raporu yayımlandı [Sektör uzmanı değerlendirmesi ve indirme linki ile]](https://fintechistanbul.org/wp-content/uploads/2025/11/Ekran-Resmi-2025-11-18-23.23.46-324x160.png)
