iyzico Kurucu Ortaklarından ve CEO’su Barbaros Özbugutu, FinTech Istanbul için kaleme aldığı blog yazısında önemli bir noktaya dikkat çekiyor: İstanbul küresel bir FinTech merkezi olabilir. Ancak bunun için mutlaka dikkat etmemiz gereken noktalar ve atmamız gereken adımlar var. 

Dünyanın Finansal Teknoloji Merkezlerinden Biri Olma Yolunda İSTANBUL

“Eğer kendini hızla, akıllıca ve dürüstçe iyiye doğru değiştirmiyorsan, başka biri bunu yapar.”

Önemli dönüşümlerin gerçekleştiği bu dönemde atılacak akıllı, hızlı ve sektör oyuncularının hepsini gözeten adımların, FinTech sektörünün ötesinde, Türkiye ve İstanbul odaklı önemli bir amacı olmalıdır: İstanbul’un uluslararası bir “FinTech Merkezi (Hub)” olması!

Çünkü regülasyon, bankalar ve FinTech firmalarının oluşturduğu sektör paydaşları bu anlamda önemli avantajlara sahip. Ancak bu avantajların beraberinde bir takım sorumluluklar ve yapılması gerekenler de bulunmakta. Bu anlamda bakıldığında bu vizyona giden yolda atılması gereken 3 temel adım olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle bir sektörün varlığından bahsedeceksek o sektördeki girişimlerden bahsetmeliyiz. O sektörün büyüyüp gelişmesi ise girişimlerin varlıklarını sürdürmesi, başarılı olması ile doğru orantılı.

Girişimcilerin problem çözümünde “Gerçekçi” olması 

Bu açıdan bakıldığında Türkiye’deki Fintech girişimlerinin  bu ülkenin reel problemlerine odaklanarak bunları çözmeye çalışması gerekmektedir.

Dünyanın çoğu ülkelerinde FinTech girişimlerinin çözmeye çalıştığı problemleri ülkemizde bankalar ya da bankacılık sistemi zaten çözmüş durumda. Dolayısıyla dünyada FinTech girişimleri nelerle uğraşıyor, hangi ürünleri sunuyor diye bakmak yerine bize özgü problemlere yönelmeli, bunları çözecek katma değerli ürünleri geliştirmeliyiz. Türkiye’de aynı anda birden fazla bankayla çalışmanın getirdiği problemler var, bunlara odaklanmak olabilir. Yine ülkemizde her kredi kartı sahibi ortalama 2-3 kredi kartı kullanıyor. Tek bir aplikasyon üzerinden tüm kartlarını yönetme imkanı, kullanıcılara önemli oranda kolaylık sağlayabilir.

Sağlıklı ve Merkez (Hub) olmaya giden bir ekosistemin anahtarı olarak güçlü ve rekabetçi regülasyon

Sektör açısından en önemli aktör bizce düzenleyici kurum. Dünyanın önemli finans merkezlerinden biri olan İngiltere ve Londra’nın, FinTech ekosistemini ciddi şekilde destekleyen bir düzenleyicisi (regülatörü) var: FCA.

FCA yönetiminin, finansal istikrar ve tüketicinin korunması odaklı, yenilikçilik ve rekabeti arttıran yönetmelikleri, girişimlerin ürünlerini simule ortamlarda test ettiği ve FCA’in hangi ürünlerin nasıl geliştirildiğini ve güvenliklerini yakından takip edebildiği “Sandbox” ortamı da Londra’nın merkez (hub) özelliğini güçlendirdi.

FCA üzerine bu kadar odaklanmışken, ülkemiz ve finans sektörü için son 15 yılda ülkemizin finans regülasyonu/kurumu ile aldığı yol ve geldiği noktanın da müthiş olduğunu belirtmemiz lazım. Türkiye bu konuda çok şanslı, çünkü getirdiği düzenlemelerle bankacılık sektörüne güç verdiği kadar, sektörün gelecek planlamasına da konsantre olan bir regülatöre sahip.

Gerek getirdiği düzenlemeler, gerekse sektör ve sektör yapılanmasına gösterdiği tarafsız, geleceği gören ve güçlü yaklaşımı ile BDDK 2008 global krizinden sektörün ve daha önemlisi ülkemizin daha da güçlü çıkmasını sağlamıştır.

BDDK’nın 2008 yılında gösterdiği bu çok başarılı yaklaşımın bir benzerinin bugün FinTech sektörünün gelişmesine katkı sağlayacak, adil, rekabetçi ve sonunda tüketicinin kazanacağı bir ortam yaratacak şekilde, BDDK tarafından ortaya konulacağına olan inancımız sonsuz.

FinTech sektörünün gelişiminde bankaların rolü

Öncelikle son zamanlarda çok sorulan bir soruya cevap vereyim: Bundan 20 yıl sonra da bankalar olacak mı?

Bankalar 20 yıl sonra da 100 yıl sonra da olacak.

Ancak, bundan 20 yıl sonra bir bankanın ekosistemdeki rolünün bugünkünden farklı olacağı da gittikçe popülerleşen bir öngörü. Özellikle bankaların çekirdek faaliyetlerinin destekleyicisi olan dikeylere odaklanarak o dikeylerdeki müşteri beklentisini daha hızlı, kolay ve ekonomik çözebilen FinTech girişimleri, destekleyici dikeylerde bankalardan daha başarılı olabilecekler.

FinTech sektörünün üstlendiği bu role karşılık, bankalarda genelde iki refleks var. İlki, Fintechlerle süreçleri istekli bir şekilde yürütmemek ya da ağır davranmak, ikincisi ise Fintech şirketlerini bir fırsat olarak görüp onlarla iş ortaklığı yapmak, bu alandaki şirketlere yatırım ve hatta satınalmalar yapmak üzere fon kurmak

Ama şurası da kesin; dijitalleşme sürecinde Türkiye ekonomisinin FinTech’lere, FinTech’lerin de bankalara ihtiyacı var. Bu noktada bankaların ciddi bir platform stratejisi ortaya koymalarını ve  API’larını dışarıya açmalarını önemli görüyorum. Burada banka ve Fintech şirketlerinin iş ortaklığından doğacak sinerjinin son kullanıcıyı mutlu edecek çözümlere imkan vereceğini biliyorum. O sebeple stratejik iş ortaklığı modelini çok önemsiyorum.

İstanbul ile ilgili bir FinTech Merkezi (Hub) olma hayalimize dönecek olursak, finans piyasaları açısından İstanbul’un batı ve doğu dünyasının tam ortasında olması, yani coğrafi avantajı, herkes tarafından bilinen bir gerçek.

Türkiye’nin ve İstanbul’un, yerel, bölgesel ve hatta global olarak önemli bir potansiyeli olduğuna inanıyor ve sektörün geleceğine güveniyoruz.

Diğer taraftan verilere baktığımızda, 2016 senesinde Türkiye’de internet girişimlerine yapılan yatırımların %48’inin FinTech girişimlerine yapıldığını ve bunun 2015’e kıyasla %245’lük bir büyümeyi ifade ettiğini görüyoruz. Başka bir deyişle, eğer iyi bir FinTech girişimiyseniz, Türkiye’de yatırım bulabiliyorsunuz.

Biz de bu inanç ve güvenle Almanya’dan kalkıp, önemli dönüşümlerin ve sıçramaların gerçekleştiği bu dönemde, ülkemize geldik ve 2013 yılında iyzico’yu bu toprakların en gelecek vaad eden noktasında, Istanbul’da kurduk.

iyzico Kurucu Ortaklarından ve CEO’su Barbaros Özbugutu‘ya, FinTech Istanbul için özel olarak kaleme aldığı, bu blog yazısı için teşekkür ediyoruz.